Bizans evleri
Bölgesel ev geleneğine sahipti. Osmanlı döneminde olduğu gibi tekil bir Bizans geleneğinden söz edilememektedir. Genel tarihi bir perspektif içinde ve erken dönemlere ilişkin arkeolojik kanıtlar temelinde bu görüşün doğru olduğu kesindir. Başkent de dahil olmak üzere Bizans konut geleneğine ilişkin bilgilerimiz son derece yetersizdir. Ne arkeolojik kazılardan ne de yazılı kaynaklardan Bizans evlerine ilişkin yeterli bilgiye sahip olamıyoruz.
Kuşkusuz ele geçirilen kentlerin evleri Türkler tarafından kullanılmaktaydı. Bizans Anadolu- sunun hemen tüm kentleri Türk döneminde de varlıklarını sürdürdüklerine göre bunların yavaş dönüşümü eski Bizans konut geleneklerinin anısını yok etmiş olmalıdır. Yalnızca Kuzey Suriye’de, Tchalenko nun çalışmaları aracılığı ile Arap egemenliği öncesi kırsal yerleşim konusunda epeyce bilgiye sahipiz. Tchalenko’nun son derece zengin verili çalışmalarında galerili ev Örnekleri de bulunmakta dır.
Bizans evleri tipleri
Revaklı avlu evleri ve tek bir oda ile önündeki balkondan oluşan Bizans evleri başlıca tiplerdir. Yazılı belgelerden ve kalan az sayıdaki büyük konaklardan merkezi holün büyük Bizans konutlarının temel bir özelliği olduğu anlaşılmaktadır. Ona bitişik duran açık galeri bazan in Antis olarak bir ön hol oluşturuyordu, bu da büyük Bizans konutunun tarma ve hayat evlerine biçim olarak en yakın olduğu noktadır. Kapalı bir avluya karşı cephe boyunca uzanan galeri Suriyedeki büyük Roma konaklarında (mansion) da görülmektedir. Ancak bütün bu eski örneklerde arka cephe yoktu. Bunlar kutu gibi yapılardı.
Kuzey Suriyedeki bu Örneklerle Batı Anadoluda geç Bizans dönemi arasındaki ilişkiyi kurmak kolay değildir. Bu gelenek erken îslami konut mimarisinin öncelidir. Emevi halifelerinin çöl saraylarında yerel geleneklerin bu son derece iyi belgelenmiş ve incelenmiş gücünü görmekteyiz. Erken İslam mimarisi de geç Roma ve erken Bizans biçim düzenlerinin sürekliliğine işaret eder.
Erken Bizans döneminin Suriyedeki örneklerinde büyük konaklar iç avlular çevresinde planlanır ve iki ya da üç kat olurlardı. Evlerde sokağa açılan pencereler ve olasılıkla kiremitli çatılar vardı.
Beşinci yüzyılda Roma’da olduğu gibi beş katı bulan evler (apartman) bulunmaktaydı. Bazı büyük kentlerde yedi yada dokuz katlı evlere bile rastlanmaktaydı.
Çok katlı yapı anlayışının Türk evi geleneği tarafından hiçbir zaman benimsenmediğini biliyoruz.
Yazılı belgelere göre sırası ile moloz taş ve tuğla duvarlı, ya da sıvalı moloz duvarlı iki ya da üç katlı evlerin dokuzuncu yüzyıldan sonra yaygınlaştıkları anlaşılmaktadır.
Katlar kornişlerle bölünmüş ve farklı renklerle boyanmaktaydı. Dikdörtgen şeklinde ya da kemerli pencere ve kapıları vardı. Pencerelerin karelere bölünmüş alçı çerçeveleri ve küçük camları bulunmaktaydı. Evlerin çatıları düz yada beşik çatılıydı.
Bizans evlerinde ve manastırlarda çoğunlukla ısıtılmış bir oda vardı. Mutfak zemin katta olur ve bir ocağı bulunurdu. Evlerde ayrıca ekmek yapmak için bir fırın da olurdu. Büyük evlerde içinde sarnıcı ve kuyusu ile avlu, banyo yada hamamların bulunduğu bahçeler, daha zengin evlerde de özel şapel bulunmaktaydı.
Her evde bir İkonostasis (genellikle İkonalar ile süslü, Ortodoks dini mimarisinde kendini gösteren ve kilisenin ana bölümü olan naosu din adamlarına ayrılmış bölüm olan mimari bölme duvar) olurdu.
Taşra evlerinde ahıra da çokça rastlanırdı. Brehier, Teodor Karabaş adlı birine ait evleri anlatan bir belgeden söz eder. Tek ya da çift katlı altı evi olan Karabaşın bir evinde kuyusu ve su deposu olan bir avlu olduğu, iki evinin aynı avluya baktığı, birinin kubbeli(!) tek katlı ve revaklı olduğu aktarılır.
Bizans evlerinde bir şarap mahzeni ve bir eşek, araba ve diğer ev hayvanlarını alabilecek büyüklükte bir avlu vardır, iki katlı evlerde zemin katta servis bölümleri ve hizmetçiler, üst katta da ev sahipleri bulunuyordu.
Sıradan evlerin planları hakkındaki bilgilerimiz pek az, zamanı bilinen örnekler hemen hemen hiç yoktur Gonstantinopolis’teki Hora manastırına bağışta bulunan Teodoretokites’in on dördüncü yüzyıl sarayında giysilerin bulunduğu duvar nişlerinde dolaplar,; ve büyük sandıklar bulunmaktaydı.
Yemek için farklı biçimlerde masalar ve iskemleler ayrıca yükseltilmiş yataklar da vardı. Burada anlatılan mobilyanın Türk evlerinde hiçbir zaman kullanılmadığını dolayısı ile farklı bir yaşam tarzının ifadesi olduğunu söyleyebiliriz.
Türk evleri;
Türk evlerinde odaların yerleşimi ve varlığı farklı kökenlere işaret eder.
Hayatın boyutları ve düzeni de kendine özgü bir gelişme göstermiştir. Yine de on dördüncü yüzyıldan onaltıncı yüzyıla kadar Batı Anadolu daki erken Türk evleri, iç bahçeye bakan tek cepheleri ile erken Bizans döneminde iki katlı Lübnan galeri evlerine benzemiş ve Ortadoğu da bin yıllık bir mimari geleneği sürdürmüş olmalıdırlar.