Eski İstanbul ve Yüzen Evler ;
Eski istanbul’u anlatırken genel de az arabadan, bol yeşil alandan, takım elbise dolaşılan Beyoğlu’ndan ve doğal ve ihtişamlı mimariden bahsedilir . Bir de az bilinen tarafları var Eski İstanbul’un.Bunlardan biri,o dönemin şartlarında tasarlanmış olan yaratıcı bir mimari eser: ”Yüzen Evler”.
Yüzen evler, ilk olarak 1940‘lı yıllardan itibaren; 25 metrelik bir tekne üzerine, bir yatak ve oturma odası, mutfak, tuvalet ve önünde küçük terastan ibaret olarak yapılmaya başlandı.
Üç veya beş kişilik bir aileyi barındırabilecek genişlikte tasarlanmış olan evler, önündeki teraslarında dinlenip, denize girebilmek için rahat bir konseptle inşa edilmişlerdi. Büyük odanın içerisine iki yatak, bir dolap ve küçük bir masa sığdırılabiliyordu. Çekirdek aileler için tavsiye edilen bu yüzen evler bir nevi yazlık ev olarak hayalleri süslüyordu.
Eski İstanbul sahillerinde, yaz aylarında denizden istifade edilmek üzere inşa edilmişlerdi. O dönem Yüksek Mimar Ahsen Yapanar’ın ticari olarak tasarlayıp, imal ettiği yüzen evler Kadıköy ve civarında hızla yayılmaya başlamıştı. Bu eve sahip olmanın maliyeti ise o dönemin parasıyla 800 liraydı.
1950 ve 1960’lı yıllarda bankalar mevduat hesabı olan müşterilerine çekilişle “yüzen köşk” adıyla hediye ediyorlardı.
Eski İstanbul ve yüzen Evler denildiğinde ilk akla gelen ev ;
1970’li yıllarda, Kadıköy açıklarında Mimar Melih Koray’ın yaptırdığı katamaran ev bunların en ünlüsüydü. İki sandal üstüne tasarlanan ev mimari açıdan çok daha modern tasarımdı ve kulübe tarzı yüzen evlere göre çok daha şık ve özenli görünüyordu.
Yüzen Evler İstanbul’un koylarında uzun süre varlıklarını sürdürmüşler. Kimisi yazlık olarak kullanmış, kimisi de sürekli yaşamak için inşa edilmişti.
Ancak kirlilikten ötürü plajların kapatılması, kıyıya bağlama ve bakım sorunları, yat ve kotraların daha gözde hale gelmesi gibi sebeplerden ötürü cazibelerini kaybetmişler ve günümüze ulaşmayı başaramamışlardır.
Kaynak: Oldlaikdays