İç mimarlık ve felsefe
  1. Anasayfa
  2. Yaşam

İç mimarlık ve felsefe

İç mimarlık ve felsefe

İç Mimarlık, yapılı çevreleri planlama, tasarlama ve inşa etmenin bir süreci ve sonucudur. Tasarımın büyük bir kısmı, iyi bir tasarımın ne olduğunu anlamaya odaklanır. İyi bir tasarımın ne olması gerektiğini sorduğumuz anda, tasarımların insan faaliyetleri için bir araç olması nedeniyle felsefi bir soru haline gelir. O halde hayatımızı nasıl yaşamamız gerektiğini ve toplumumuzun nasıl işlemesi gerektiğini sormamız gerekiyor.

Felsefe ve iç mimarlık arasında var olan ilişki düşünme, dil ve anlam üzerinden giderek aranabilir, ortaya çıkarılabilir. Bu kesişen noktalardan yaşama dair birtakım cevaplara ulaşılabilir. Felsefe düşüncelerin ve yaşama ait kavramlara dair soruların dil ile ortaya koyulduğu bir alan iken, mimarlık ise tasarlanan soyut unsurların aşamalar ile somut gerçekliğe dönüştüğü alandır. Kavramlar ya da sorun olarak gördüklerimiz üzerine düşünürüz, bunları ifade edebilmek için birtakım araçlar kullanırız ve bir anlam bulmaya çabalarız. Bizi bir şeyler üzerine düşünmeye çağıran felsefede de tasarımlarda  da yaşama dair kavramlardır. Tasarlama eylemini gerçekleştirirken kendimize birtakım şeyleri sorun ederiz ve bu dert edindiklerimizin üzerine gideriz.

Dert edinilenler soyut veya somut kavramlar olabilir ama ilk çıkış noktasında aslında genellikle soyut kavramlardır bunlar. Bir somut yargıya ulaşmadan, müdahalede bulunmadan önce mutlaka sorun edilen kavramlar üzerine düşünülmelidir.

Felsefe varlık, bilgi, gerçek, adalet, güzellik, doğruluk, akıl ve dil gibi konularla ilişkilidir. Bunların üzerine düşünceler geliştirilir. Bu noktada tasarımla ve felsefeyi bağdaştırabiliriz. Çünkü ikisinde de olduğu gibi asıl olan, merkezde yer alan insandır.

İç mimarlık ve felsefe her ikisi insanın tüm yaşamı boyunca iç içe bulunduğu iki daldır aslında. Mimari de felsefenin cevap aradığı soruları, üzerine düşündüğü konuları, tasarım sırasında göz önünde bulundurmalıdır.Çünkü  mekan toplumu olduğu gibi yansıtır.

Bütün çevremiz ürünler ile çevrili, istesek de istemesek de bu yapılı çevre bizi çepeçevre kuşatmış durumdadır ve her ne kadar farkında olunmasa da yapılı çevre fiziksel ve ruhsal açıdan insanlarda olumlu ya da olumsuz etkilere sebep olmaktadır. Dolayısıyla insan yaşamını güzelleştirmek, kolaylaştırmak, anlamlandırmak, yüceltmek,  için yine bunları başarabilmeyi kendine hedef edinmiş olan felsefenin iç mimarlıkla bir ilişkide olmaması düşünülemez. Heidegger’in belirttiği gibi kişiyi düşünmeye sevk eden, düşünmeye çağıran konular sayesinde düşünmeye çalışıyoruz. Yani daha önce de belirtildiği gibi var olan birtakım sorunlar, durumlar ya da sorular nedeniyle düşünme ve çözüm bulma eylemi gerçekleştiriliyor. Eğer daha iyiyi, daha doğruyu ya da daha güzeli bulma çabaları olmasa insan yaşamını geliştirmek esas alınmasa kişileri harekete geçirmek mümkün olmayacaktır.

Anlam, bir anlam aramak, kavramlardan ya da sorulardan yola çıkarak birtakım araçlar kullanarak bir sonuca, çözüme yani bir anlama erişmeye çabalamak. Anlam bir şekilde algılamadır aslında. Bir şeyin algı süzgecimizden geçtikten sonra bize anlattıklarıdır. Felsefecilerin üzerine eğildiği konular tam da bu şekilde anlamın algılanmasıdır. Mimaride de algı söz konusudur. Bir mekanda yapılan küçük oynamalar, dokunuşlar, eklemeler, değişiklikler, ışık,ses, koku farklı algılar oluştururlar o mekanın kullanıcılarında. O algılar da birer anlama dönüşür kullanıcılar için.

Heidegger’ın düşüncesine göre, insan bu dünyaya öylece bırakılmıştır. Bu bırakılmışlık fikri birkaç yönden varoluşçu felsefenin temel argümanlarını sürdürür ve derinleştirir. Varoluşa bırakılmışlığı ile insan kendi varlığını oluşturma özgürlüğüne zorunlu olarak bırakılmıştır aslında. Ama başlangıçta, bırakılışın kendisi bir özgürlük yokluğudur –sondaki ölümün kaçınılamazlığı gibi. Herkes farklı algıladığından mekanın ifade ettiği anlamda kişiden kişiye değişiklikler gösterir. Ayrıca mekandaki yaşanmışlıklar ve deneyimler de birer anlama dönüşür .

Dolayısıyla iç mimarlıkta tasarım esnasında yapılan dokunuşlarla mekana anlam katmaya çalışırız ve bu anlam kullanıcılar tarafında tekrar bir anlam kazanırlar. Felsefe, düşünme, dil ve anlam üzerine yazılmış bu yazılar okunduğunda; Bu bağlantılarla , iç mimarlığın ve mimarlığın da bir felsefesi olması gerektiği, kendine bazı şeyleri dert edinip sorular sorması ve bunların üzerine çeşitli araçlar kullanarak gitmesi gerektiği şeklinde bir yorum yapılabilir.

“Ben asla de-konstrüksiyon hakkında konuşmam. Diğer insanlar bu kelimeyi kullanır çünkü mimar değiller. Mimarlık hakkında de-konstrüktif terimler üzerinden konuşmak zordur, çünkü fragmanların kalıntılarından bahsetmiyoruz. Bu terim, mimarlık için çok metaforik ve sözeldir. De-konstrüksiyon mimarlık ile metafor olarak uğraşıyor, ve biz mimarlık ile bir gerçeklik olarak uğraşıyoruz…”Eisenman 

 

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir